Eve geldim,direkt bilgisayar başına oturdum. Aklımdaki sahneler,replikler
tazeyken biraz filmden bahsetmek istedim. Konusundan bahsedemeyeceğim,zira
Ferzan yine ‘’anlaşılamayan’’ filmlerinden bir tane daha yapmış,takıma eklemiş
sdşlkglşskglsk (ek not : yanımda küçük bir kız oturuyordu o.o sürekli
konuştu,susturamadık da. Onun yüzünden de ara ara filmden koptum)
Öncelikle filmi bana haber veren annemdi. Çeviri başından
kalkamıyorum diye resmen hayatla iletişimimi koparmış durumdayım. Neyse
işte,birkaç hafta meşguliyetin sonucunda filmi araya sıkıştırabildik. Sonunda
izledik.
Beni tanıyan bilir,ben Ferzan Özpetek’in filmlerine
bayılırım. Kendisini biraz geç tanıdığım doğrudur. 3 sene önce ‘’Hamam’’
filmiyle tanıdım onu. Televizyonda denk gelmiştik. Ve sonra da filmi indirip
bir kez de kendim izledim. Çünkü televizyonda izlerken kopukluklar olduğunu
hissetmiştim. Yanılmamıştım da sdlgksşlgk (hep hamam sahneleri kırpılmıştı
sşdlgdlşskgslşk- . Hamam filmini ‘’Serseri Mayınlar’’, işte efendime söyleyeyim
‘’Cahil Periler’’ , ‘’Saturno Contro’’ takip etti. Bir tane daha filmini
izledim de onun adını unuttum…İstanbul Kırmızısı’ndan bir öncekiydi işte
ksşlgkslşkg
Ben şimdi aklımdakileri açıkça söyleyeceğim, umarım bana
kızmazsınız. Gerçi bu yorumu yapabilmek için de çok tecrübeli değilim çünkü çok
Türk filmi izlemiş değilim. Bana göre Türk filmleri birkaç kategori altında
toplanıyor ;
Absürt komedi ( bunlar bol bol küfür içerir hatta )
Aşk filmi veya romantik komedi
Yöre insanını ele alma
Tuhaf inli cinli filmler
Bunun dışında elbette çok başka konulara sahip filmlerimiz
var,festival filmlerimiz var. Ama
açıkcası ülkemizde ilgi gören filmler bu 4 kategoriden ibaret. Ve ben
şuanda Ferzan’ın bu filmini nasıl bir kategoriye koymalıyım bilmiyorum.
İstanbul’u hiç sevmem,oldum olası sevmemişimdir. Çok
kalabalık,çok gürültülü. ÇOK OLAYLI. Ve diğer bir yandan da İstanbul’u hiç
böyle görmemiştim. Dizilerde ve filmlerde İstanbul’un hep romantik yanları
yansıtılır. Köyden şehre inenlerin hayatta kalma mücadelesi anlatılır (töre
dizilerine gönderme sdlşkglşdsk ) . Ya da İstanbul’un hızı anlatılır. Ordaki
yaşamın hızına bir çanta dolusu entrika da eşlik eder falan hatta. Hepimize
tanıdık geldi değil mi ? Ama İstanbul’un Kırmızısı İstanbul’un depresifliğini
gösteriyordu sanki. Yani benim algıladığım bu oldu.
Bu filmde daha önce hiç görmediğim bir İstanbul unsuruyla
karşılaştım .(Böyle başka film varsa önerin kuzularım) Metropol insanlarının
sıkıcı,bayıcı hayatı. Filmin ilk sahnesinde bu anlatılıyordu ve resmen taşmıştı
o bayıcılık. Boğucuydu biraz.
Filmde o kadar çok ünlü isim vardı ki. Yani küçücük bir
rolde oynayan adam bile nasıl ünlü…eee herkes bir Ferzan filminde oynayamaz.
Yalnız bu Ferzan Serra’yı çok seviyor ha. Adamın her filminde var (Y)
Biraz karakterlere değinecek olursam –konudan spo yok bu
sefer sklgşlsk spo var diye yazılarımı okumuyorlar sonra- Tuba Büyüküstün kısa
saçları ve sade giyimiyle çok zarifti. Onu hiçbir zaman güzel bulmamışımdır ama
çok karakteristik bir yüzü olduğunu düşünüyorum. –Hatta bunu genele
yayabilirim. Filmdeki bütün oyuncularla gurur duydum. Bizim de oyuncularımızın
çok özel,karakteristik duruşları var-Ve dediğim gibi çok zarif. Nejat İşler çok
güzel toparlamış kendisini. Halit Ergenç kariyerinde emin adımlarla ilerliyor.
Ama tabiki de benim filmde en çok beğendiğim karakter,en sevdiğim oyuncu Mehmet
Günsür oldu. Tam bir karakter oyuncusu o da. Adamı hangi rolde görmedik Allah aşkına
? Kapaktaki kolye bu alaka diyordum ki meğersem onun boynundaki kolyeymiş. Bu
arada Hamam’daki Baby Mehmet Günsür hepimizin aklında değil mi :))
Hadi bir tane spo sdşlgksdlgşks filmde Nejat İşler’in
oynadığı ‘’Deniz’’ karakteriyle Mehmet Günsür’ün oynadığı ‘’Yusuf’’ karakteri
aşıklardı. Zaten bunu da yapsa yapsa Ferzan abimiz yapardı. Başka kimse böyle
bir şeye cesaret edemezdi. Birbirlerinde
bir sürü şeyi keşfetmişler. Öpüşmeyi,dokunmayı,okşamayı… Yusuf karakteri bunu
söylediğinde biraz duygulandım doğrusu. Romantik sahneler isterdim ama Ferzan,
Türkiye’nin nabzına göre şerbet vermiş. İyi etmiş. Eleştiri oklarını almamış
üzerine. Ama ben ileride bizim oyuncularımızdan da cesur filmler istiyorum.
Filmin çekim kalitesi aşırı güzeldi. Yani görsel öğeler çok
hoşuma gitti benim. O tuhaf Kırmızı Yalı. Deniz’in odası. Mehmet Günsür’ün
uyuşturucu bağımlığı yüzünden morarmış göz altları vs vs
Filmin en sonunda bu filmin romandan esinlenerek yapıldığını
öğrendik. Ben pek bir şey anlayamadım filmden. Bu yüzden romanını okumayı çok
istiyorum. -Ferzan Özpetek aynı zamanda yazar mıydı ? hiç bilmiyordum o.o.- Yusuf
ve Deniz’in çocukluklarını,aşklarını çok merak ediyorum. Filmde bunlar
yansıtılmış olsa , cesur bir şekilde anlatılsa zaten 9.8 puan alırdı bu film. Kesin
yani,bunu net söylüyorum.
Ara ara Deniz karakterinin Orhan’a bakışlarını yakaladım.
Böyle şezlongta uzanırlarken. Zaten daha filmin başıydı orası. Ben dedim.
Ahanda bu Deniz abim filmin eşcinsel karakteri diye. –sonra Yusuf da hortladı-
Neyse işte öyle yani sdlkgdşlkds kitabını okuyup yorumlamayı çok isterim. Aklım
şuan biraz gidik. Filmin etkisinden çıkamadım. Kesin unuttuğum şeyler de oldu.
Görüşürüüüüzzzzzz
Not : Closet Monster
çevrilmiş ya şlskdgşdlskgşlskgşlsgdkşlskgşls şansım işte. Tam ben ingilizce izlerim çevrilir sldkgşldsk onu da yorumlamam lazım ama hala
yapamadım of
Efendim,sizlere
çok tatlı bir mini diziyle geldim. Daha doğrusu buna ''mini dizi'' mi denilir
pek emin değilim ama bölümlerin her birisi yarım saat. -yani mini dizi oluyor
işte ksldgşlskgls-
Birazcık
konusundan bahsedeyim.
Kapakta
yüzünü pek göremediğimiz hanım kızımız Nan Hee kısa boylu,dağınık saçlı ve
erkeklerin pek beğenmediği bir tiptir. Çok sade giyinir. Belki de kendisini hiç
sevmediğinden ve erkeklerin onu nasıl olsa beğenmeyeceğini düşündüğünden midir
nedir kendisine pek bakmaz da. Kendisini sevmiyor dediğim gibi, kendisine hiç
güveni de yoktur tabiki. Çünkü daha önce hiçbir erkek ona onu sevdiğini
söylememiştir,hiç sevgilisi olmamıştır.
Bir güzel
sanatlar fakültesinde (of okulun ismini de yazmışlardı oysa, Munsong
Üniversitesi olması lazım) okuyan Nan Hee'nin bölümü resimdir (yani ben öyle
anladım,ingilizce altyazılı izledim ama ingilizce altyazı da berbattı. Şansım
işte. Türkçe'ye çevirmeye çalışan ''Malum siteye'' girmiyorum :)) ) . Bir gün Nan Hee okula gider ve sınıfına doğru yol alır. Arkadaşı onun
için bir yer tutmuştur. Arkadaşının tuttuğu yere ilerleyen Nan Hee oturacağı
sırada aşırı yakışıklı bir çocukla karşılaşır. Çocuk kafasına bir kapşon
geçirmiştir ve gergin bir şekilde ''bir şeyi'' beklemektedir. Nan Hee sırasına gider ve ''Burası benim yerimdi
sanırım'' der. Çocuk sandalyede biraz yana kayar, Nan Hee'ye oturması için
küçücük bir yer açar. İki salak birkaç dakika küçük sandalyede yan yana, öylece
otururlar. Nan Hee der ki ''Böyle oturursak nasıl resim çizeceğiz?'' Çocuk
susar. Sonra kızın yüzüne üfler. ''İçki kokuyor muyum'' der. Nan Hee de ''Daha
ilk dersten nasıl içki içersin?'' gibi bir şey der. Çocuk ''Gerginim'' der. Her
neyse şlskdgşls bu arada Proföser sınıfa girmiştir falan. Birkaç dakika sonra
da adam ''Başlayalım mı?'' der. Çocuk ayaklanır,üstündeki kapşonluyu çıkarır.
Kıza ''Beni güzel çiz'' der ve güzel beyaz gövdesiyle (dlşkgşlskdgşslk)
sınıftaki geniş bir minderin üzerine oturur.
Bu yakışıklı
çocuk resim bölümü öğrencileri için modellik yapacaktır yani sdlkgşslkglş (ay
ne güzel konu sdkgkls o değil de benim de ablamın bir arkadaşı var,güzel
sanatlar öğrencileri için modellik yapıyor. Ve o tamamen soyunuyor
şlskgşlkdslşgkdsşl ''Sanat için soyunmak'' bu olsa gerek demek isterdim de o
para için soyunuyor. Bayağı para kazanmış şuanda,biraz ego da yapmış kendisine.
Çok zayıf ve kemikli bir vücudu olan bir erkek. Ondan onu gördükleri gibi
''Modelimiz olur musun'' demişler)
Nan Hee
çocuğu çok beğenir. Hayran hayran izlerken de onu bir güzel çizer. Çocuk ders
sonunda yanına gelip resme bakar ve ''Çok güzel'' der. Sonra da ortalıktan
kaybolur. Bir 6 ay kadar falan da hiç birbirlerini görmezler.
Fakat birgün
Nan Hee yarı zamanlı bir işe gider. İşi bir defilede çalışmaktır. Girişte
konuklara selam verip ''Hoşgeldin'' demesi gerekmektedir. Kendisi gibi üç kız
daha bu iş için gelmişltir. Yalnız diğer üç kız aşırı uzun boylu ve manken
gibilerdir. Defile işini yöneten abi üç kızın nerede duracağına karar verdikten
sonra Nan Hee'ye bakar ve şaşkınlıktan öylece kalır -diğerlerine göre onu
çirkin buldu diye-. O sırada da defilenin platformunu kuran çalışanlardan üç
kişi yaralanmıştır. Adam Nan Hee'yi konukları selamlaması için giriş kapısına
göndermek yerine sahne kurulumuna gönderir. Kısa boylu Nan Heemiz eline alır
çiviyi çekici sahneyi kurar. Bunu hem para için yapar hem de Defiledeki görev
dağılımını yöneten abi kovulmasın diye (iyi yürekli kızımız)
Nan Hee canı
çıka çıka sahneyi kurmayı bitirir. Defile başlar. Hanım kızımız sahne arkasında
oturur ve dinlenir. Defilenin bitmesine çok az bir zaman kala sahnedeki
boardlardan birisi sallanmaya başlar. Nan Hee devrilmek üzere olan boardın
önüne kendi bedenini atar. Sırtını yaslar düşmesin diye. Çünkü düşerse domino
effect misali bütün boardlar devrilecek hatta mankenler altında ezilecektir.
Bu olay
yaşanmadan önce de resim bölümü için mankenlik yapan yakışıklı çocuğumuz
defileye bir arkadaşıyla gelmiştir. Sahnedeki bir modeli çok beğenir. Yalnız
birkaç saat öncesinde de sevgilisinden ayrılmıştır dsglsdgisş. Sevgilisi de
I.O.I'dan Sohye sdlşgdsşlgks dizide I.Q.I yapmıslar yalnız grubun adını :D
Bu çocuğun
durumu da şu ki : bir kızı çok severse ondan hemen bıkıp ayrılıyor. Her
neyse,mankeni çok beğendi diye sahne arkasına giden çocuğumuz Nan Hee'yi görür.
Hemen o da sırtını boarda verir. İkisi birlikte güç bela boardı sabit tutmaya
çalışırlar. Birbirlerine güç verirler,vs. Neyseki defile biter. İkisi de aynı
anda boardın önünden çekilirler ve Nan Hee çocuğun üzerine düşer. Birkaç dakika
sarılırlar. Sonrasında da çocuk demin gözüne kestirdiği mankenin yanına gider.
Gitmeden önce de der ki ''Bu kadar güzel bir kız ölseydi çok üzülürdüm''
Yani manken
için diyor salak...
Nan Hee bu
arada kolunu da kesmiştir boardı tutarken :( çirkin olduğu için çok üzülür ve
ağlar...
Biz işte bu
sahneden sonra Nan Hee'yi odasında görüyoruz. Eline almış maket bıçağını,
çocuğu çizmişti ya tuvale. Tuvali parçalamaya kalkıyor. Acayip sinirli. Sonra
sinirinden gidip annesine çatıyor. Estetik ameliyatı için ondan para ister vs
vs Yalnız bu arada bir şeyi fark eder. Nan Hee'nin annesi ortalama bir güzeldir
fakat babası aşırı yakışıklıdır. Annesi babasını nasıl tavlamıştır anlayamaz.
Bu aklına takılır.
Sonraki
sahnelerde Se Gun'un,yani soyunan çocuğun (dsklsgdlkskl) da aslında Nan Hee ile
aynı okulda olduğunu görürüz. Moda tasarım bölümünde okuyan gencimizin bakir
olduğunu da duyarız lkdsdşkgsşlkgsl
Se Gun'un da
bir süredir aklında çok güzel bir kız vardır. Bu kızı geçenlerde Namsan'da
(yanlış hatırlamıyorsam tabi) görmüştür ve kız defterini düşürdüğünde düşen
defteri kıza o vermiştir. Artık kıyafetlerini tasarlarken gözünün önünde hep o
kız canlanmaktadır. Elbiseleri onu hayal ederek çizer. Bir tasarım yarışması
vardır ve buna katılacak olan Se Gun, geçenlerde gördüğü kızın modeli olmasını
ister. Modeli o olursa yarışmayı kazanabileceğini düşünmektedir. Yalnız kızı
bir daha görememiştir.
Gelelim en
can alıcı sahneye. Nan Hee'nin annesi kızının elinden tutar ve Nan Hee'nin
babasını nasıl tavladığını kızına anlatır. Bir arada olmalarını sağlayan şey
bir yüzüktür. Nesillerdir Mo ailesinde olan bu yüzüğü hep kadınlar
kullanmıştır. Ortalama görünüşlere sahip olan -hatta bazıları pasaklıydı
söyleyeyim şimdi dlsşgklsşk- Mo ailesinin kadınları bu yüzük sayesinde hep
yakışıklı erkeklerle evlenmişlerdir.
Bu sihirli
yüzüğü, hoşlandığı erkek Nan Hee'ye takarsa Nan Hee artık o erkeğin gözüne
başka görünecektir. Güzel görünecektir. Ama olduğundan farklı birisi olacaktır
gözünde.
Nan Hee buna
inanmaz ama annesinden yüzüğü alır. Parmağına takar. Sonra okulda Se Gunla
karşılaşır. Se Gun'a içki içmeye gidelim der. Se Gun başta ''Neden seni gibi
bir kızla içki içeyim'' gibi bir şey derken Nan Hee de ''Çok güzel bir kız daha
gelecek'' der,Se Gun ikna olur.
İkili sarhoş
olduktan sonra Nan Hee Se Gun'a bu ''Bu beni son görüşün olacak,ortadan
kaybolacağım'' gibi şeyler der. ''Sihir yapacağım'' der. Yüzüğünü çıkarır ve Se
Gun'a uzatır. Yüzüğü parmağına taktırır.
Ve böylece
olaylar başlar...
Nan Hee artık
Se Gun'un gözünde tamamen başka bir kızdır. Güzel bir kızdır.
Fakat şöyle
bir durum var. Yüzük parmağında oldukça Se Gun'a güzel görünecek. Yani yüzük
hep parmağında olmalı. Ama aynı şey annesi için de geçerli. Yüzüğü paylaşmak
zorunda kalıyorlar bu yüzden. Sabahtan, akşam saat 6-7'ye,yani babasının işten
eve dönüş saatine kadar yüzük Nan Hee'nin parmağında,geriye kalan zaman
zarfında da annesinde.
Şimdi daha da
can alıcı bir noktaya geliyorum. Se Gun'un gözündeki Nan Hee, Se Gun'un geçende
görüp de çok beğendiği kızdır ! -bu arada Se Gun Nan Hee'nin isminigerçek
halini gördüğünde hiç sormamış,öğrenmemiştir. Onun gözündeki Nan Hee bu güzel
kızdır.-
ÇOK ÇOK
DAHA HEYECANLI NOKTALAR VAR DİZİDE.
Ama söylemeyeceğim. İzleyip görürsünüz. Bayağı karmaşıklıklar dönecek dizide. İçim heyecandan şey oldu bir lskdglşdkslş
Ben konuyu
çok beğendim ya. Yalnız bu kadar güzel bir konunun mini bir diziyle harcanması
beni biraz üzdü. Şöyle biraz daha uzun bir dizi olsaydı -bölümlerin uzunluğu anlamında- çok izletirdi kendisini dizi.
Bir de beni şaşırtan bir konuya değineyim.
Meğersem MBC ,Three Color Fantasy adı altında üç tane mini dizi -bir tanesi bu
işte- yayınlamış. Ve bir tanesi de başrolünde Suho'nun yer aldığı The
Universe's Starmış !
(Kapağı çok güzel değil mi ya bütün dizilerin ? ) Öbür dizinin
de adını söylemeden önce Suho'nun dizisini yorumlamamak olmaz şimdi. Konusunu
anlatmayayım ldsglkgşdlskgşl -üşendi-
The Univese's
Star 6 bölümdü ve bu 6 bölüm gayet güzeldi. Her şey tadında ilerlemişti. Hani
bazen 16 bölümlük diziler bile sıkar ya bizi,kendi kendimize deriz ''ben bunu
bitiremeyeceğim sanırım'' diye. O duyguyu hiç yaşamamıştım. 6 bölümde çok
yetersizlik hissi de yaşamamıştım sanırsam. Az ve özdü her şey. Anlatılmak istenen
asıl noktalar verildiğinden güzel ilerlemişti.
Suho
beklediğimden çok çok daha iyi bir iş çıkarmıştı. Genel hatlarıyla diziyi kız
ilerletmişti diyebilirim ama Suho gerçekten iyiydi. Suho'yu gördüğümde genelde
içimden bir gülerdim ben. çünkü hep aklıma yaptığı absürt şeyler gelirdi.
(limon yerken yüzünün girdiği tuhaf şekiller falan sdgldkslşsklşsk) Ama bu
diziyi izlerken hiç gelmemişti. Karşımda burnunu sevdiğinin burnuna sürten çok
romantik bir erkek vardı.
Ara ara kıskanıp umutsuzluğa da düştüm tabiki ''benim
böyle bir erkek arkadaşım olmayacak'' , ''benim beğendiğim erkekler hiç bana
bakmayacak'' , ''ben bunları hiç yaşayamacağım'' diye dkglskgldşs triplere de
girdik sdkgdlşskgsşlk ne yapak dsşlgkskşl
Güzel öpüşmüştü
Suho. Dudak değdirmece yapmamıştı. İleriye gitmeyecek şekilde güzel bir öpüşme sahnesi çekmişti. Beğenmiştim ben.
neyse,biraz
spo geliyor hazır olun,ya da burayı atlayın şsdlkglşs make your choice
Sonu
beklediğim şekilde bitmemişti. Kötü son değil de ''yarım kalan mutluluk sonu''
olmuştu. Köpek ölünce üzüldüm. Kız da gidince üzüldüm. Suho,denizin kenarıyla
oğluyla bir başına kaldı. Oğlunu öptü. Gözlerim falan dolmuştu o sahnede.
OFF
son bir şey daha diyorum sdglksld bence dizinin adı Woo Joo'nun Yıldızı olarak
çevrilse daha iyi olurdu. Woo Joo dizide Suho'nun canlandırdığı karakterin
adıydı. Yalnız şöyle bir şey var ki ; woojoo = universe = evren. ''Evrenin Yıldızı'' olmamış...çünkü
genel olarak baktığımızda kaç tane yıldız var şimdi evrende. Ama Woo Joo'nun yıldızı
tek bir tane <3
Öbür dizimize
bakacak olursak -sonunda lşksdgks- o da Romance Full of Life . Başrolünde de
çok sevdiğim Yoon Si Yoon oynuyor.
Yeppudaa'da
her gördüğümde dikkatimi çeken bir kapağı var. 3 kez açıp bakmıştım
sşlkgşlskdlsş artık onu da listeme aldım. İşlerimin az olduğu bir dönemde
girişip tüm bölümleri bir seferde izlerim. Burda da yorumlarım.
Şimdi Three
Color Fantasy dedik ya,her dizinin bir tane de rengi var. The Universe’s Star
Beyaz, Romance Full of Life Yeşil ve Queen of the Ring de Altın rengi. Acaba
söylenmek istenen bir mesaj mı var ? Mesela The Universe's Stardan hareketle
söylüyorum, yıldızlar hep bizim gözümüzde beyaz olarak canlanır. Bu Queen Of
The Ring dizimize göre de yüzük altın rengi. Bir mesaj var ortada lksdgşlskglşs
üçüncü diziyi de izleyince çözerim belki :D
İsim Holmes
klsdşlgkşlksd
İsim Bond şldksşlgkslş
bu yazım
buraya kadardı. Sonraki yazımda ''Closet Monster'' isimli eşcinsel filmini ele
alacağım. Haberiniz olsun <3 öptüm herkesi
Yine ben geldim :)) bu filmi izlerken facebookta birkaç tane fotoğraf paylaşmıştım filmden,merak edenler de olunca dedim yazısını yazmadan olmaz.
Kapağı çok güzel değil mi ? Filmin bir sürü kapağı var fakat benim en çok hoşuma giden bu oldu. Çünkü aslında filmi izledikten sonra kapaktaki iki erkeğin bu şekilde bakışması oldukça mantıklı geliyor (BL değil lşsdlks )
Bol spoilerlı hatta spoiler üzerine kurulmuş yazıma geçmeden önce kapaktaki yazılardan bahsedeyim.
Öncelikle filmin adı ''Koto'' yani ''Cutter''(zşdjslkjsgs). Film her yerde ''Eclipse'' diye geçiyor ama. Cutter filmi izledikten sonra oldukça mantıklı gelirken Eclipse ne alaka dedim ben. Neye ''tutuluyorlar'' diyordum ki sonradan bir bağdaştırma kurabildim.
İki erkeğin arkasındaki yukarıdan aşağıya inen yazıda ''Sebebini neden böyle merak ediyorsun?'' yazıyor. Hemen altında, daha beyaz puntoyla yazılmış cevapta ise yazan şu ;
''Sadece...onları öldürdüğün için...''
Bir altında da ''Lise öğrencilerinin şok cinayetinin gizemi'' yazıyor. Kapaktan filmle ilgili mesajları verdiğime göre artık spoilerlara geçebiliriz. (burada bir uyarıda bulunuyorum yani :D )
Filmimizin ilk sahnesinde Yoon Jae karakterinin (yani kapakta sağ tarafta duran çocuk. Gerçi çocuk diyemeyiz. Kim Shi Hoo 88'li sdlkglşdskg ama liseli rolünde oynuyor :D helal olsun.) yeni başladığı okuluna girişini görüyoruz. Okulda kayboluyor ve kaybolmuş bakışlarını anlayan lise 1.sınıf bir kız öğrenci yani Eun Kyung (Moon Ka Young) ona yardım ediyor. Sınıfını soruyor ve sonra da onu sınıfına götürüyor. Hazır onu sınıfına götürmüşken de kapıdaki camdan, içerdeki başka bir öğrenciyi dikizliyor. Bu Se Joon'dan (Choi Tae Jun) dan başkası değildir.
Se Joon okulda kızlar tarafından çok sevilen,çok yakışıklı bir o kadar da gizemli bir öğrencidir. Kız öğrenciler buna okulda sürekli bir şeyler hediye eder. İşte efendim meyveli yoğurtlar,sütler,atıştırmalıklar . ''Oppa,bunu da kabul et'' ler. Eun Kyung da bunlardan birisidir ve saf kızımız Se Joon'a çok aşıktır. Her gün mutlaka ona meyveli yoğurt götürür. Peşinde pervane.
Her neyse. Yoon Jae sınıfa girdiğinde Se Joon buna bir bakar. Ama öyle çok umursayan bir bakış değildir. Sonra telefonuyla uğraşır. Fakat günün sonunda da, okul çıkışında Yoon Jae'nin arkasından gelir.
''Sen Yoon Jae'sin,değil mi'' der ve konuşmaya başlarlar.
Sonrasında da Yoon Jae ve annesini hastanede görürüz. Ciddi bir hastalığı var annesinin. Ama ben ne olduğunu anlayamadım. Hastanede yattığı bölümün ismini falan da göremiyoruz. Neyse, annesinin hastane masrafları da çok haliyle. Yoon Jae annesiyle çok ilgilenen bir çocuk ve hastane masraflarını da kendi başına ödemek istemektedir. Bu yüzden de bir iş aradığını Se Joon'a söyler.-ama annesinden falan hiç bahsetmez ona. Almak istediği şeyler olduğunu söyler sadece- Se Joon da ona kendi yarı zamanla işini önerir.
İşe başlamadan önce Yoon Jae yine her akşam olduğu gibi birgün akşam saatlerinde hastaneye annesini ziyaret etmek için gider ve annesinin hastane ücretini başkasının ödediğini öğrenir. Bu da oldukça zengin olan amcasından başkası değildir. Kendi ayakları üstünde durup annesinin hastane masraflarını ödemek isteyen Yoon Jae çok sinirlenir. Amcasını da hiç sevmez. Artık sonraki ayın masraflarını ödemek için kolları sıvamıştır. Bu arada hastanede Eun Kyungla karşılaşır. Eun Kyung okulun koşu takımındadır ve ayak bileği zedelenmiştir/burkulmuştur. Bundan sonra da hastanede sık sık karşılaşacaklardır.
İşlerine gelecek olursak artık, ucuz bir gece kulübünde hatta bar diyelim,barda kadınlarla birlikte içki içmektir. ''İşveren'' olarak görünen iki abi Yoon Jae'nin tipine falan bakarlar,işi yapıp yapamayacağını kestirirler ve sonra da işe alırlar. Yoon Jae'ye de iki üç parça afilli elbise verirler, ''yarın bekliyoruz'' derler.
İlk iş günü artık gelmiştir. 4 kişi (Yoon Jae,bu iki abi,bir de Se Joon) bar taburelerine yerleşirler ve mekana giren kadınlara bakmaktadırlar. Bu iki hyung gözlerine iki güzel kız kestirdiklerinde kızların yanına Yoon Jae'yi yollarlar. Yoon Jae utangaç bir şekilde sohbeti açar,sonra da diğer 3 erkek yanlarına gelir. Sonrasında da barın özel odalarından birine geçip içki içmeye devam ederler. Günün sonunda Se Joon ''Sen artık gidebilirsin'' deyip Yoon Jae'nin eline oldukça büyük bir miktar para verir. Yoon Jae çok şaşırır çünkü alt tarafı kadınlarla içki içiyorlar. ''Neden bu kadar çok para alıyorum ki ?'' der.
İş bu şekilde devam eder. Sürekli kadınlarla içki içerler ve Yoon Jae'nin de cebine yine büyük bir meblağda para girer. Öyle ki kısa sürede annesinin hastane masrafını karşılayabilir hale gelir. Tuhaf olan şudur ki özel odaya geçtikten sonra kadınlar kısa süre içinde baygın hale gelir.
Her gece.
İçki içtikleri tüm kadınlar özel odadaki koltuklara yığılırlar. Yoon Jae'nin artık aklını çelen şey şudur. Se Joon onu bardan gönderdikten sonra bu kadınlara ne olmaktadır ?
Ve bir gece artık nereye gittiklerine hatta gönderildiklerine şahit olur. Se Joon o gece çalışmayınca -işe gelmez ve telefonunu da hiç açmaz- iki abi onun yerine Yoon Jae'yi çağırır. İki yarı-baygın kadını arabaya bindirirler ve araba bir motelin önünde durur. Yoon Jae kadınlardan birisini sırtında taşır ve motel odalarından birine bırakır. Odada orta yaşlı bir adam da vardır. Yoon Jae bütün bunları korka korka yapar. Odadan çıktıklarında da abilerden birinin eline beyaz,para dolu bir zarf uzatılır.
Yoon Jae o gece sürekli ''Ben ne yapıyorum'' der. ''Bunlar ne yapıyor'' der. Ve merakını gidermek için Se Joon'a sorar motel odasında ne olduğunu. Gün boyu telefonlarını açmayan Se Joon ortalıkta belirir ve ona ''Bana güvenebilirsin,telaşlanacak hiçbir şey yok.'' der. Ama Yoon Jae'nin içi hiç rahat etmez. Bu arada da iki gencimiz çok yakınlaşmışlardır. Her şeyi birlikte yapar hale gelmişlerdir. Okuldan sonra birlikte yemek yerler,Yoon Jae yalnız yaşıyor. Se Joon sık sık onun evine gider. Evinde içki içerler. Aralarından su sızmaz. Yalnız şöyle ki birbirlerine aileleri hakkında pek bir şey anlatmazlar. Ve bence bu konuda filmde bir eksik de var. Kurgusal anlamda bir eksiklik değil de karakter anlatımında bir eksiklik.
Yoon Jae'nin annesi ne hastası ?
Babası nerde ? Ne olmuş adama ?
Amcacısını neden sevmiyor ?
bu soruların cevabını hiç alamıyoruz. Ya da filmi Korece izledim diye ben kaçırdım oraları...bilemiyorum.
Öte yandan da Se Joon'un aile hayatıyla ilgili çok daha az bilgiye sahibiz. Evinde sakat-engelli bir adam yaşamaktadır. Babası mı ? Amcası mı ? Kim ?
Özellikle Se Joon'un aile hayatı biraz daha anlatılmalıydı . Böylece sonradan yapacağı psikopatça şeylerin sebebini anlardık,kötü aile hayatına bağlardık.
Bu ''gizemli iş'' sık sık devam ederken de Yoon Jae artık Eun Kyung ile yakınlaşmış ve ona özel bir ilgi duymaya başlamıştır. Ondan hoşlanmaktadır. Ama kız,Se Joon'un peşinde -takıntılı bir şekilde-. Se Joon da bunu hiç mi hiç sallamıyor. Kız okulda selam veriyor,Se Joon yalnızca yanından geçip gidiyor. Yoon Jae diyor ki mesela ''Sana selam verdi ya.'' O da diyor ki ''Ama şuanda seninle konuşuyorum.''
Se Joon'un Eun Kyung'a çok ilgi göstermemesinden olsa gerek Yoon Jae artık Eun Kyung ile daha çok yakınlaşma konusunda cesaretlenmiştir. Hastanede karşılaştıkları bir gün gezerler ve Yoon Jae işten gelen,Se Joondan gelen aramaları görmezden gelir. Şarjı bitti bahanesiyle de telefonunu kapatır. Ama dışarda Se Joonla karşılaşırlar. Se Joon bunları eliyle koymuş gibi bulur. Ve Yoon Jae'nin yalanını yakalar (şarjı bitmiş telefon)
Ve sonraki günlerde de okuldayken Eun Kyung'a der ki ''Dışarı çıkmıyor muyuz'' o.o
Yoon Jae kızla ilgilenmeye başladıktan sonra Se Joon da onunla ilgileniyormuş gibi görünür. Ama hiç de ilgili değil aslında. İkisi birlikte hamburger yemeye gittiklerinde kızı hiç umursamaz. Ama kız ''Yoon Jae'' dediği an Se Joon elindeki telefonu bırakır ve kızı dinler. Bence artık Se Joon'un tüm dünyası Yoon Jae olmuştu. Belki de onun saflığını kıskanıyordu. çünkü kendisi kirli işler çevirmekteydi....
Artık Se Joon,Yoon Jae'ye nasıl bağlandıysa okulda Yoon Jae'ye sataşan herkesin afedersiniz g*tünden kan alır resmen. Ona sataşan,inciten herkesi sıra dayağına çeker,fena benzetir. Sanırım Yoon Jae,Se Joon'un ilk ve tek gerçek arkadaşıydı. Ben bunu anladım. Çünkü okuldayken de öğle yemeklerinde Se Joon'un masasına kimse oturmuyordu. Ondan korkuyordu herkes. Ve Yoon Jae bu kirli işin içine daha çok girmeye başladıkça da Se Joon onu uzak tutmaya çalışıyor,o iki abiyle didişiyor. İşin derinlerine girmesin istiyor. Gerginleşiyor. İki genç artık birbirlerine daha çok yalan söylemeye başlıyor vs vs
yalnız tabiki de el mahkum...Yoon Jae işin derinlerine giriyor. Yine Se Joon'un olmadığı bir gün bu iki abiyle bara gidiyor. Ve abilerin ona verdiği ilacı bu sefer o kadınların içkisine katıyor...yani kadınların sürekli baygın gezme sebebini artık izleyici öğrenmiş oluyor. Çok içmekten değilmiş...
artık sonlarına doğru gelecek olursam -bu kadar uzatmak yeter şsdlkgşlsd- bir sahnede Se Joon'un bir motel odasını -kadınları bıraktıkları motelden bir oda-ciddi bir şekilde, saatlerce temizlediğini görüyoruz. Bu yapığı şey kirli işin devamı. Olay mahalini temizleme...
Tam hatırlayamıyorum ama -filmi 2-3 gün önce izledim- motel odasına Yoon Jae de gidiyor. Temizlenmiş odayı görüyor. Yalnız Yoon Jae motele koştur koştur giderken -neden koşuyor unuttum-Eun Kyung da bunu yolda görür. O da peşinden motele gider selam vermek için ama kapısından içeri giremez. Çekinir.-Ve artık sanki ilgisi umursamaz bad boy Se Joon'undan saf ve nazik Yoon Jae'ye kaymış gibidir.- Oradan uzaklaşır ve sonra da motelin civarındaki hizbe yere giden Se Joon'u, elinde siyah poşetlerle görür. Onu takip eder. Se Joon kocaman siyah poşetleri bu hizbe gibi yere bırakır. Arkasında da Eun Kyung'u görünce panikler. Poşetleri/poşettekileri gördü mü diye...Birkaç laf ettikten sonra der ki ''Yoon Jae de bu motelde temizlik yapıyor,gelmişken ona da bir selam ver istersen''... Yalan ama...
(Buraları tam hatırlamıyorum çünkü filmin sonlarına doğru olaylar çok hızlı geçti ve bir o kadar da seyirciyi birçok soruyla baş başa bıraktı. Hala cevabını alamadığım şeyler var ve kadınlara yaptıkları şeyleri tam anlamıyla bilmiyoruz. Ben en ince ayrıntısına kadar öğrenmek isterdim.)
Kızla motel odasına giriyorlar ve güya Yoon Jae'yi bekliyorlar. Kız çok çekingen ama,ortam sebebiyle de korkuyor.Sonra da Se Joon onunla biraz konuşmaya çalışıyor. Parfümün çok güzel diyor. Kız diyor ki ''Parfümü Yoon Jae Oppa aldı'' . İşte çantasından çıkarıyor çocuğa gösteriyor. Harbi Yoon Jae aldı. O dışarda gezdikleri gün almıştı kıza. Birkaç saniyenin ardından Se Joon bu hiç hoşlanmadığı kızı öpüyor ve ileri gidiyor...kıza teca- BURDA ANLATMAYI KESİYORUM SŞLDGKDŞLSKGŞLKSDGŞLKS en heyecanlı yerinde.
merak edenler için filmin Çince altyazılı halini bırakabilirim sadece. Çünkü ingilizce altyazılı hali bile yok. Ama izlerseniz filmin isminin neden ''Cutter'' olduğunu anlayacaksınız.
Ben filmi Korece izledim tahmin ettiğiniz gibi. Filmin %95'ini çok güzel bir şekilde anladım. Kötü olan şu ki kaçırdığım %5'lik dilim önemliydi. Kilit noktalardı. İngilizce altyazısı geldiğinde tekrar bakmak isterim. Belki de benim karakter eksikliği olarak gördüğüm şeyler aslında seyirciye verilmiştir. Hatta kadınlara ne yapıldığı konusu da.Olabilir yani.
Kapaktaki bakışmaya gelelim. Sanki Se Joon ''Elimde değil işte...'' diyor gibi. Yoon Jae ise çok korkmuş. Filmi izleyenler bana hak verecektir bence. Bu araya filmin başka bir kapağını daha sıkıştırmak istedim nedense
Burda da diyor ki ''Sen de,ben de aynı katiliz...''
Bu arada Yoon Jae'nin üstü kan içinde...filmde böyle sahne yok ama :D yoksa acaba kırptılar mı ! youtube için ! Ben de oraları kaçırdım mı !! ondan mı filmi anlamadım şsldkglsş
Genel anlamda hiç sıkılmadan izlediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Çok merak ederek izledim. Herkesin oyunculuğu güzeldi. Kim Shi Hoo'yu ben Love Rain'de görmüştüm sadece. Ondan sonra da çok ön plandaki projelerde yer almadı sanırım. Öte yandan Choi Tae Joon aldı başını gidiyor lksdglşds şimdi de IOI'dan bir hanım kızımızla bir dizide oynuyormuş. Eun Kyung karakterini oynayan şirin kızımız EXO Next Door'da oynuyordu,nereden tanıyorum dedim. Ordanmış meğer. O da iyi oynadı bence. Ama bu kızın kulağını çekmek gerek. Hatta bu film de bizim Oppacı kızlarımıza ders olsun sşdlkgdlşskglşs
''Öyle oppaların moppaların peşine çok takılmayın'' sdşlgsşdkgşlsk
Evet,şimdi thumbnaile bakın bir :D bakın bakın. Ne görüyorsunuz ? sdşlgksşlkgs utanmadan söyleyin.
Benim gördüğümü görüyorsunuz sdlkgsşl sanki BL kapağı gibi değil mi ?
Aferin KBS,çok güzel iş başardın. Bir sürü yaoisever kesin bu thumbnaile kanarak izledi bu diziyi sdlkşglksş Dizi dediğime de bakmayın aslında, ''Drama Special'' adı altında yapılan 1 bölümlük,1 saati birazcık aşan şeysiler-isim bulamadım buna-.
Bu kategori altında bir sürü dizi/filme rastlamak mümkün. Ben birkaç tane daha izlemeyi düşünüyorum çünkü 1 saatimi çok eğlenceli bir şekilde geçirdim. Filmin kapağını sizlerle paylaşayım efendim :
Filmimizin adı ''The Legendary Lackey/Shuttle'' yani ''Efsanevi Uşak''. Bana göre filmin adı ''Sahte Kabadayı'' gibi bir şey de olabilirmiş ama KBS'in düşündüğü isim daha da uygun olmuş. Ve BL değil sdişglsdiş -ama keşke olsaydı-
Öncelikle film ingilizce altyazılı ve ben ingilizce altyazısını da doğru bulmadım. Çok hata vardı.-kime çevirttin lan KBS dsigşslgs-Busan şivesine diziler haricinde çok aşina değilim ama dinleyince alışıyor sanki insan. Seul aksanına göre neleri değiştirdiklerini,cümleleri nasıl bitirdiklerini -cümle bitirme ekleri ve çekimleri yani- biraz anlıyor gibiyim.
Birazcık dizi-filmimizden bahsedeyim (dizi demek saçma geliyor ya şlkdlşks)
Olaylar Busan'daki bir erkek lisesinde geçmektedir. Fotoğrafın en sağında görmüş olduğunuz arkadaş (Tae Woong) okulun bir numaralı kabadayısıdır. -Hatta başka kabadayı da yoktur okulda.- Canı sıkıldığında istediğini döver. Herkes o ne isterse yapar, seçtiği uşakları her gün çilekli sütünü ve ekmeğini alır.
not : Bu kavramı başka dizilerde de görmüşsünüz eminim. Hatta Japon dizilerinde de görmüşsünüzdür. Bu ''zorbalık'' olayı çok işleniyor çünkü artık Asya'da ciddi boyutlara ulaştı. Bunun için Korece'de özel bir kelime bile türetildi ama unuttum ben slkgsj dilbilgisi kitabıma bakmam lazım :D bir derste bu konu hakkında hocamızla konuşmuştuk. Bu zorbalık olayları yüzünden intihar eden lise öğrencileri çok. Onlar için bir yasa çıkmış sanırım. Bunu araştırıp da öyle yazmam daha güzel olur. Bir sonraki yazılara kalsın.
Okula yeni bir çocuk gelir ki bu da ortada görmüş olduğunuz ''Kang Chan'' karakteridir. Seul'den transfer olmuştur. Ama o transfer olduğu anda hakkındaki dedikodular okulda yayılmaya başlar.
Yok ''17 kişiye karşı tek başına dövüşmüş ve hepsini hastanelik etmiştir''
Yok ''onun şöyle bir lakabı vardır''
bilmem ne bilmem ne.Herkes Kang Chan'dan da korkmaya başlar.
Hatta birgün bir internet kafede Tae Woong ve arkadaşları oturmaktadır. -arkadaş demeye bin şahit,köleleri resmen- Tae Woongla sırt sırta oturan bir adam sandalyesini çok sert bir şekilde geriye iter masadan kalkmak için,bu arada da sandalyesi Tae Woong'un sandalyesine sert bir şekilde çarptığı için Tae Woong elindeki içeceği üstüne döker. Sinirlenir. Sinirle kalkar oturduğu yerden. Yalnız arkasındaki masadan kalkan adam yakuza tipli bir şeydir lksgşldks Korece'de ne denirdi ona ya lksdgjslkdjgs ggangpe mi ne sldkglşs
Tae Woong sinirini bastırır. Sadece ''Özür dile ve git'' der adama. Diklenemez. Ama Kang Chan diklenir. O da internet kafededir. Masasından kalktığı gibi adamı yakasından tutar ve bilgisayarların olduğu odadan dışarı çıkarır.
Tae Woong ve arkadaşları onların yanına indiklerinde dalyan gibi adamı serilmiş,ağzı burnu kan içinde görürler :D hatta Kang Chan'ın eli de kan olmuştur. Karşılaştıkları manzara üzerine Kang Chan'ın gerçekten de kabadayı olduğunu,güçlü olduğunu kabul ederler.-bu okula da yayılır- Tae Woong ve Kang Chan yakınlaşmaya başlarlar.
hatta bu kadar yakınlaşırlar sldkgşslkgşlskgşlskdşglsgsd
keşke BL olsaydı :( anneciğimmmmmm :(
neyse,devam sdşlgkslşk bu arada Tae Woong her sinirlenip birini dövmeye kalktığında Kang Chan onu bahanelerle durdurur,engel olur. Ve sonra da sakladığı geçmişiyle karşılaşırız.
Birkaç ay öncesine kadar,Seul'deki eski okulunda kendisi de aslında bir kabadayının uşaklığını yapmıştır...ezilmiş,zorbalığa uğramıştır...
Bu gerçeği, havalı ve güçlü görünerek birkaç ay saklar ve okuldaki ününü sürdürür. Fakat sonra,kendisinin eski okulundan birisi de onların okuluna transfer olur. Hatta eski sınıf arkadaşıdır. Bu arkadaş da demin üç yakışıklı beyimizin olduğu fotoğraftaki en solda duran çocuk.
Kang Chan'ın Seul'deki hayatını herkesten en iyi bilen bu çocuk herkese gerçeği söyleyecek midir ? Yoksa yeni geldiği bu okulda Tae Woong tarafından ezilmesine rağmen, Kang Chan'a yardım mı edecektir ? Sorular sorular. Neyse devam yine şlskdgk
Kimseyi dövmeyen Kang Chan okulda iyi bir üne sahip olur. Ezilen öğrenciler Tae Woongtansa Chan'ın daha iyi olduğunu ve onun başa geçmesi gerektiğini söylerler.Bu konu hakkındaki fısıldaşmaları Tae Woong bizzat duyar ve biraz Kang Chan'a bilenir slkgşlsk hangimiz biriz lan diye.
Bu yüzden yaşadıkları bir kavganın üzerine dövüşmek için bir gün seçerler ldskşlksdslk Tae Woong der ki ''Beni yenersen 1. olduğunu kabul edeceğim.''
Kang Chan'ın sonu ne olacak ? sdlsiş merak edenler için buyrun linkkkk :
Dediğim gibi,1 saati güzel bir şekilde geçirdim. Eğlenceliydi. İngilizceniz ve Koreceniz iyiyse bence bir şans verin.
Gelelim bu dizi-filmi BL sanmamım öbür sebeplerine şlsdgşlksgdşlksgşl
Ben bu dizi-filmi youtubeda gördüm zaten ben de sazanım. Thumbnaile kandım sşdlkgşlsk dedim görsellerine bakayım filmin.
Karşılaşacağınız görseller hep bu tür slkdşldsk ve başka BL'lerin de kapaklarını koymuşlar :D biraz şüphelesem de -çünkü KBS böyle bir konuyu işlemez- şans verdim işte.
Bu arada Tae Woong karakterini oynayan çocuğa bakıyorum bakıyorum,diyorum ki ''Nereden tanıyorum ben bunu'' . Meğersem Matching! Boys Archery'da oynayan çocukmuş sdigslkgşlsk Kore'nin ilk BL dizisi olması lazım. Çünkü dizi reklamını ''Biz ilk BL dizisiyiz'' şeklinde yapıyordu. Benim aklımda da öyle kalmış.Birkaç tane videosunu paylaşmak isterim dizinin kamera arkasından.
kaç kez öpüşüyorlar sdkgşlskgşlskdgşls kamera arkasında birçok sefer öpüştüklerini görsek de dizinin full halinde göremiyoruz. Çünkü kırpmış oluyorlar. Tam yakınlaşıyorlar,dudaklar değecek HOOOPPPP -_-
Tae Woong, Legendary Lackey'de serseri olabilir ama Matching! B.A'de pamuk şeker gibi çocuktu. İzleyin izleyinnnnnnnn
Hep öpüşmeler şlskdgşdlskgşs oynaşmalar şlskdglşks Yalnız bu diziden beklentini< çok büyük olmasın çünkü hayal kırıklığına uğruyor biraz insan :( bir şeyler eksik. Belki de internet dizisi olduğu içindir.
Lovelyz'den Kei isimli üye olması lazım başrol o. Güzel oynamıştı hanım kızımız. Dizi müzikleri de hanım kızımızdan.
Bu yazım buraya kadardı,dilerseniz birgün uzun uzun sevdiğim BL'leri anlatırım sizlere :3 ne dersiniz.
2012'de acımasızca terk edilmiş blog yok artık. İsmi değiştirildi,şekli şemaliyle oynandı
-pek anlamadığım bir konu ama bir şeyler yaptık- ve işte ilk yazımla karşınızdayım.
Shopping King Louie'yi bütün şekerliğiyle bitirdim. Hazır
aklımdakiler da tazeyken yazıya dökeyim dedim.
İzlemeye başlayalı sanırım 10 gün falan olmuştu.
Belki de daha fazla. Ama 10.bölümden sonra bir tıkandım ben. 5-6 gün diziyi hiç izlemedim.
Bu benim hep yaşadığım bir şeydir.Kore dizilerinde genelde 9 veya 10.bölümde bir tıkanırım,
9-10.bölümler benim için kilit bölümlerdir.Diziyi tamamen izleyip izlemeyeceğim belli olur.
Çoğunuz biliyorsunuzdur zaten. Bazı dizilerde
anlatılmak istenilen şeyler anlatıldıktan sonra senarist bir beyin mıncıklanması yaşar şslkdgşlskgs
oyunculara tuhaf tuhaf şeyler yaptırtır,aklı karışır. Bunların üzerine
biz de deriz ki ''Burası neden böyle oldu ki?'' , ''Bu kız buraya ne zaman gelmişti ki?''
Ve bu dediğim birkaç gün önce izlemeye başladığım Goblin'de de oldu. Goblin'e artık sonra değiniriz.
Diziyi bitirebilirsem tabi şsldkgsşlkgsşl
(spo içeren kısma giriyoruz)
Evet artık dizimize gelecek olursam,bu dediğim ''beyin mıncıklanması'' hiç olmamıştı. Tıkansam da
sonra güzel ilerledim. Çok çok şeker bir diziydi. Hatta aşırı şeker. (Seo In Guk'u
hiç bu kadar sevimli bir rolde -hatta biraz feminenliğe kaçan bir rolde-
hiç görmemiştim) Olay kurgusunda açık bir yer bırakılmamış.
Kötü olduğunu düşündüğümüz karakterlerin içindeki ''beyazlığı'' görüyoruz. Yani kesin olarak
kötü ve iyi karakter yok. Bu beni mutlu etti açıkcası. Diziyi daha da izlenilebilir kılmış.
Şimdi bana kızmayın,ben gözümde dizileri A,B ve C kalite olarak sınıflandırırım. Bana göre
Lee Min Ho'nun oynadığı bir dizi A kalitedir. (The Heirs'i düşünün mesela
A+ gibi bir şey olur. Yıldızlar geçidiydi resmen.)
Ya da Won Bin'in falan. Ama bu dizi B kalite gibiydi bence.
Bilinmeyen başrol hanım kızımız (adını bilmiyorum,
belki de kariyerine bu diziyle başlamıştır), kariyerinin
son birkaç yılında bu kadar dizide oynamasına
rağmen adını diğer top starlar duyuramamış Seo In Guk,yıldızı
sönmüş, bir zamanların ''Oska'sı'' ve her diziden fırlayan babaanne.
Tuhaf bir şekilde artık A kalite dizileri bitiremiyorum.
DOS dizisini bitiremedim,The Heirs'i bitiremedim. Şuanda Goblin'de de tıkandık ailece.
Öte yandan Ho Goo's Love veya Sassy, Go Go (isimlerini yanlış yazmış olabilirim)
gibi B ve C kalite arasında giden dizileri bitirebiliyorum o.o
çok ilginç geliyor bana bu özelliğim sdşkgşlskgşlskglş sizce bunun sebebi ne ?
Seo In Guk konusuna daha ayrıntılı bir şekilde girelim. Onu ilk defa bu kadar şeker görüyorum.
SNSD Yuri ile oynadığı bir filmini izlemiştim,yüzmeyle ilgiliydi
ve bir de Reply 1997'yi tabiki de. Yani rol aldığı projeleri pek izleyemedim. Zira
2015-2016 yılı kendisi için çok dolu dolu geçmiş gibi. Yeppudaa'yı açıyorsun bir sürü
liseli dizisinde oynamış. Park Bo Gum'la oynadığı bir dizisini görmüştüm, bir de tarihi
dizisini. Eminim bu son iki söylediğim dizisinde daha ciddi bir havadadır. Çünkü Bo Gumla oynadığı
bir cinayetle ilgili zannımca. Tarihi dizisi de taht kavgasıyla ilgiliydi sanırım.
Seo In Guk'u dizide fazla sevimli hatta biraz feminen bulmuş olabilirim ama demek değildir ki
kendisini sevmiyorum. Bir şarkı yarışmasından çıkan birisi olarak gayet güzel bir yol belirlemiş
kendisine. Reply 1997'deki performansını hala unutamam. Çok çok iyiydi.
Hanım kızımıza gelecek olursak ben dizideki ilk hallerini çok beğenmiştim.
Kopkoyu bir ten, kocaman, güzel bir gülümseme, dalgalı saçlar. Ama gel gör ki şehir hayatı kızı
değiştiriyor şlsdkgdşlskgşls -sen de mi Bok Şillll- Seo In Guk'tan 3 ton koyu olan ten rengi -abartmış olabilirim- bir bakıyorsunuz sonra Seo In Guk'un ten renginden de açık oluyor lsdkglşsdsds
arada kız sanki fazla güldü gibi geliyor lşskdglşsk tamam kızın gülümsemesi güzel de
abartmayın kardeşim sdlgkslşgs
O ''Ko Bo Şi'' olayında bir iş olduğunu biliyordum ben. Korece bilen birisi olarak
''Ko Bo Şi'' yi duyduğum an dedim ki ''Aaa kızın ismine çok benziyor buu'' . Yalnız mantıksız gelen şey şu,o eski kasede onları kim çekmiş sdşlslişsgl kamerayı tutuşu falan da çok güzeldi. Tamam tamam dşslkglşks ben de bu kadar eşelemeyeyim
Ani gelen itirafım için hazır olun. Dizideki en sevdiğim çift Hong Ran ve Kahya Kimdi.
Birazcık toparlayalım burada,çeviri iyiydi genel anlamda,yeppudaa'ya yine teşekkür etmek gerek.
Yazımı burada sonlandırıyorum.
Şaka şaka sdlkgşlskgs polis memurundan bahsetmeden gitmek olmaz.
Ne yakışıklı adamdı o sdlşkgsşlk kaslı,uzun falan sdlgsşlgks
neyse hadi gittim sdşglkslşkg sonraki yazıda görüşürüzzz